Despotizmin Doğası Köleliğin İflası - İsti‘bâttan istibdâta
Liste Fiyatı :
220,00
İndirimli Fiyat :
187,00
Kazancınız :
33,00
Taksitli fiyat :
1 x 187,00
Havale/EFT ile :
185,13
9786052339213
986056
https://www.kutubist.com/despotizmin-dogasi-koleligin-iflasi-isti-battan-istibdata
Despotizmin Doğası Köleliğin İflası - İsti‘bâttan istibdâta
187.00
Abdurrahman el-Kevâkibî; Cemaleddin Efganî ve Muhammed Abduh gibi, dönemin sorunlarına karşı savundukları düşünceleri ve önerdikleri çözümleriyle çokça tartışılan ve haklarında çelişkili değerlendirmeler yapılan, 19. Asrın Müslüman entelektüellerinden biridir. Halep'te dünyaya gelen Kevâkibî (1854), çocukluk yıllarının bir kısmını Antakya'da geçirmiş, sonra Halep'e dönerek el-Medresetü'l-Kevâkibiyye'de öğrenimini devam ettirmiştir.
İyi derecede Türkçe, Arapça ve Farsça bilen Kevâkibî, gazetecilikle başladığı meslekî hayatını Halep vilâyetinde Menâfi Sandığı vekilliği, Ticaret Mahkemesi üyeliği, Ticaret Odası reisliği, Belediye reisliği, Mahkeme-i Şer‘iyye başkâtipliği gibi resmi görevlerle sürdürmüştür. Halepli Şeyh Ebü'l-Hüdâ es-Sayyâdî aracılığı ile kadılığa tayinini istemişse de sonuç alamayınca Osmanlı yönetimiyle ilişkisini keserek Kahire'ye gitmiştir (1898). Kahire'de reformcu çevrelerle görüşme imkânı bulmuş, reformcu düşünceleri dikkatini çeken Hidiv Abbas Hilmi, kendisiyle yakından ilgilenmiştir. Daha sonra Kuzey Afrika, Arap yarımadası ve Hindistan'ı içeren bir seyahate çıkmış ve bu seyahatinden döndükten birkaç ay sonra Kahire'de vefat etmiştir.(1902)
Kevâkibî, Tabâi'u'l-istibdâd'ında herhangi bir şahsiyeti, hükümeti ya da milleti hedef almadığını, doğrudan istibdat rejiminin olumsuzluklarını eleştiri konusu yaptığını belirtir ve istibdat rejimini din, bilim, eğitim, ahlâkî değerler, refah ve ilerleme gibi konular açısından inceler. Bu çerçevede Doğunun hastalığı nedir? sorusunu yöneltir ve düşünce hayatını bu hastalığın teşhis ve tedavisine ulaşmak için harcar. İslam dünyasındaki küllî çöküşün sebepleri ve bundan kurtuluşun yolları üzerinde kafa yoran Müslüman entelektüellerin her biri kendince bir teşhis ve tedavi öneriyordu. Ona göre ise Müslüman toplumların duçar oldukları geri kalmışlığın temel sebebi siyasal despotizm (istibdât), ilacı da anayasal şûradır
Adı meşruti veya cumhuriyet de olsa bütün baskıcı rejimleri eleştiren Kevâkibî'ye göre istibdat; fiilen ya da hükmen hesap verme ya da cezalandırılma korkusu taşımaksızın tebaa üzerinde keyfî tasarrufta bulunma yetkisine sahip mutlak monarşi için kullanılan bir nitelemedir. Ona göre güç kullanarak ya da veraset yoluyla iktidara gelen ferdin egemen olduğu yönetim biçimi istibdat/despotizm kapsamına girdiği gibi seçimle iktidara gelmiş yetkileri sınırlı yönetici fert ya da siyasi grup (parti) da sorumsuz ve keyfi davranması halinde bu kapsama girer. İstibdadın en tehlikelisi ise Teokratik Monarşidir.
İyi derecede Türkçe, Arapça ve Farsça bilen Kevâkibî, gazetecilikle başladığı meslekî hayatını Halep vilâyetinde Menâfi Sandığı vekilliği, Ticaret Mahkemesi üyeliği, Ticaret Odası reisliği, Belediye reisliği, Mahkeme-i Şer‘iyye başkâtipliği gibi resmi görevlerle sürdürmüştür. Halepli Şeyh Ebü'l-Hüdâ es-Sayyâdî aracılığı ile kadılığa tayinini istemişse de sonuç alamayınca Osmanlı yönetimiyle ilişkisini keserek Kahire'ye gitmiştir (1898). Kahire'de reformcu çevrelerle görüşme imkânı bulmuş, reformcu düşünceleri dikkatini çeken Hidiv Abbas Hilmi, kendisiyle yakından ilgilenmiştir. Daha sonra Kuzey Afrika, Arap yarımadası ve Hindistan'ı içeren bir seyahate çıkmış ve bu seyahatinden döndükten birkaç ay sonra Kahire'de vefat etmiştir.(1902)
Kevâkibî, Tabâi'u'l-istibdâd'ında herhangi bir şahsiyeti, hükümeti ya da milleti hedef almadığını, doğrudan istibdat rejiminin olumsuzluklarını eleştiri konusu yaptığını belirtir ve istibdat rejimini din, bilim, eğitim, ahlâkî değerler, refah ve ilerleme gibi konular açısından inceler. Bu çerçevede Doğunun hastalığı nedir? sorusunu yöneltir ve düşünce hayatını bu hastalığın teşhis ve tedavisine ulaşmak için harcar. İslam dünyasındaki küllî çöküşün sebepleri ve bundan kurtuluşun yolları üzerinde kafa yoran Müslüman entelektüellerin her biri kendince bir teşhis ve tedavi öneriyordu. Ona göre ise Müslüman toplumların duçar oldukları geri kalmışlığın temel sebebi siyasal despotizm (istibdât), ilacı da anayasal şûradır
Adı meşruti veya cumhuriyet de olsa bütün baskıcı rejimleri eleştiren Kevâkibî'ye göre istibdat; fiilen ya da hükmen hesap verme ya da cezalandırılma korkusu taşımaksızın tebaa üzerinde keyfî tasarrufta bulunma yetkisine sahip mutlak monarşi için kullanılan bir nitelemedir. Ona göre güç kullanarak ya da veraset yoluyla iktidara gelen ferdin egemen olduğu yönetim biçimi istibdat/despotizm kapsamına girdiği gibi seçimle iktidara gelmiş yetkileri sınırlı yönetici fert ya da siyasi grup (parti) da sorumsuz ve keyfi davranması halinde bu kapsama girer. İstibdadın en tehlikelisi ise Teokratik Monarşidir.
- Açıklama
- Abdurrahman el-Kevâkibî; Cemaleddin Efganî ve Muhammed Abduh gibi, dönemin sorunlarına karşı savundukları düşünceleri ve önerdikleri çözümleriyle çokça tartışılan ve haklarında çelişkili değerlendirmeler yapılan, 19. Asrın Müslüman entelektüellerinden biridir. Halep'te dünyaya gelen Kevâkibî (1854), çocukluk yıllarının bir kısmını Antakya'da geçirmiş, sonra Halep'e dönerek el-Medresetü'l-Kevâkibiyye'de öğrenimini devam ettirmiştir.
İyi derecede Türkçe, Arapça ve Farsça bilen Kevâkibî, gazetecilikle başladığı meslekî hayatını Halep vilâyetinde Menâfi Sandığı vekilliği, Ticaret Mahkemesi üyeliği, Ticaret Odası reisliği, Belediye reisliği, Mahkeme-i Şer‘iyye başkâtipliği gibi resmi görevlerle sürdürmüştür. Halepli Şeyh Ebü'l-Hüdâ es-Sayyâdî aracılığı ile kadılığa tayinini istemişse de sonuç alamayınca Osmanlı yönetimiyle ilişkisini keserek Kahire'ye gitmiştir (1898). Kahire'de reformcu çevrelerle görüşme imkânı bulmuş, reformcu düşünceleri dikkatini çeken Hidiv Abbas Hilmi, kendisiyle yakından ilgilenmiştir. Daha sonra Kuzey Afrika, Arap yarımadası ve Hindistan'ı içeren bir seyahate çıkmış ve bu seyahatinden döndükten birkaç ay sonra Kahire'de vefat etmiştir.(1902)
Kevâkibî, Tabâi'u'l-istibdâd'ında herhangi bir şahsiyeti, hükümeti ya da milleti hedef almadığını, doğrudan istibdat rejiminin olumsuzluklarını eleştiri konusu yaptığını belirtir ve istibdat rejimini din, bilim, eğitim, ahlâkî değerler, refah ve ilerleme gibi konular açısından inceler. Bu çerçevede Doğunun hastalığı nedir? sorusunu yöneltir ve düşünce hayatını bu hastalığın teşhis ve tedavisine ulaşmak için harcar. İslam dünyasındaki küllî çöküşün sebepleri ve bundan kurtuluşun yolları üzerinde kafa yoran Müslüman entelektüellerin her biri kendince bir teşhis ve tedavi öneriyordu. Ona göre ise Müslüman toplumların duçar oldukları geri kalmışlığın temel sebebi siyasal despotizm (istibdât), ilacı da anayasal şûradır
Adı meşruti veya cumhuriyet de olsa bütün baskıcı rejimleri eleştiren Kevâkibî'ye göre istibdat; fiilen ya da hükmen hesap verme ya da cezalandırılma korkusu taşımaksızın tebaa üzerinde keyfî tasarrufta bulunma yetkisine sahip mutlak monarşi için kullanılan bir nitelemedir. Ona göre güç kullanarak ya da veraset yoluyla iktidara gelen ferdin egemen olduğu yönetim biçimi istibdat/despotizm kapsamına girdiği gibi seçimle iktidara gelmiş yetkileri sınırlı yönetici fert ya da siyasi grup (parti) da sorumsuz ve keyfi davranması halinde bu kapsama girer. İstibdadın en tehlikelisi ise Teokratik Monarşidir.
Stok Kodu:9786052339213Sayfa Sayısı:224Baskı:1Basım Tarihi:2018-01Kapak Türü:Karton KapakKağıt Türü:Kitap Kağıdı
- Taksit Seçenekleri
- Tüm kartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim187,00187,00
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.